17 Temmuz 2009 Cuma

En uzun gün;

Sevgili gençlik,

Amerika'yı keşif yolculuğuma 15 Temmuz Çarşamba sabahı başladım. Çarşamba sabah saat 2 sularında evden çıkıp Esenboğa Havalimanı'nın yolunu tuttuk. Ekip; babam, annem, kuzento betty ve ben. Havalimanında THY Brüksel bankosuna doğru ilerleyip işlemleri başladık. O da ne! Bavullarda arıza çıktı. Burayı detaylı anlatıcam zira Türk milletine bir faydası dokunabilir. İşçi sağlığı bilmem nesi nedeniyle bir bavulun ağırlığı kesünlük 32kg'ı geçemez. Dolasıyla bizim 37kg gelen bavulu biraz hafiflememiz gerekiyordu. Bunun yanında, THY'nin yük haddi 25 ve American Airlines'ın yük haddi 23kg'dır. American Airlines tanesi 23kg'ı aşmamak üzere 2 bavula (46kg) izin vermektedir. Neticede bir bavuldan ötekine aktarmak yolu ile iki adet 23kglık bavul ve 8kg'a yakın el bagajı hazırladık hemencecik bankonun önünde. Sağolsun betty. Salı günü ve gecesi binbir uğraş vererek sevgili kuzentom Betül'ün pek büyük yardımıyla hazırladığımız düpdüzenli bavullar karmançorman oldu tabiki. Elimde ekstra 2 poşet oldu ayrıca. Neyse güle oynaya Brüksel uçağına bindik. Hava trafiği nedeniyle 30dk kadar alanda bekledikten sonra nihayet kalktık. Yanımda kimse oturmadığı için koltuk aralarındaki kolları kaldırmak suretiyle kendimi koltuklara uzunlamasına serdim. Kahvaltı servisine kadar uyudum. Kahvaltıda envayi çeşit ıyyy bu da ne yiyeceği vardı. İçlerinden peynir, zeytin, domatesi yedim çayımı içtim. Gerisin geriye uykuma döndüm. Brüksel'de indikten sonra yolcuları takip edip pasaport bankosuna girdim. Herhangi bir yerde transfer yazısı da göremedim. Nihayet pasaport sırası bana geldiğinde görevliye ben transit yolcuyum dedim. Yanlış yerde olduğumu söyledi ve bana doğru mekanı tarif etti. Transfer salonuna geçtim. Duty freelerde biraz bakındım. Ardından güvenlik kontrolünden geçmek için sıraya girdim. Üzerimde metal olmadığı için rahat geçtim. Ayakkabılarımı çıkarmamı istediler. Bir de laptopumu tek başına o cihazdan geçirmek istediler. Ardından Brüksel topraklarına giriş yaptım. 3 saat kadar uçağı bekliycektim. Önce American Airlines ofisine gidip check inlerimi yaptırdım. Bavullarımı transfer ettirdim. Ardından fellik fellik su aradım. Nihayetinde bulamayınca pes ettim. Gittim 5 dolara kahve içtim. Para üstünü Euro olarak verdi kadın. Bu arada Avrupa'dan aktarma yapcaksanız yanınızda Euro bulundurun. Kahve eşliğinde 2 adet patatesli poğaça yedim. Ardından su arayışına tekrar döndüm. Bu seferde bulamayınca makinaya bozukluk Eurolarımı atıp bir Cola aldım. Bilgisayarımı şarja taktım. Kola eşliğinde bir bölüm Supernatural izledim. Uçak saati geldiğinde kapıdan çıkıp uçağıma girdim. Büyük ama dar bir uçak, benim koltuğum en arka sıranın bir önünde koridor tarafında. Eşyalarımı kabin raflarına yerleştirirlen arkamda genç bir Amerikalı belirdi. Hi! How are you? dedikten sonra işimi bitirmemi bekledi, kendi bagajını yerleştirdi ve kendi yeri olan cam kenarına kuruldu. Ben de yanına oturdum. Anında I'm Andrew dedi. Ben de Zeynep şeklinde karşılık verdim. Memnun olduk vesair. Andrew muhabbetli bir insan. Üniversite son sınıfta iletişim tarzı bir şey okuyormuş. Neyse verdik Andrew'la muhabbete biraz. Sonra önümüzdeki ekranlarla ilgilendik. Filmler, diziler, müzik vb. oyalandık biraz. Ardından atıştırma servisi başladı. İçecek ve cips dağıttılar, cipsi hiç ellemedim ama çayımı içtim. Sonra elinde büyük bir tepsi bir sürü yemekle çinli yaşlı somurtkan hostes yanımda belirdi. Hiç konuşmadan bana tepsiyi uzatınca, bende içinden bir yiyecek seçtim, bunun üzerine hostes bana tuhaf tuhaf baktı ve önümdeki tablayı açıp tepsiyi oraya bıraktı gitti. Anladım ki hepsi benim. Neyse yiyeceklere garip garip bakarken (arap yemekleri) Andrew'e denemesini teklif edip çatalımı verdim. Fesleğenli patateslerden yedi. Az sonra onun yemeği de geldi. Benim tepsimin üzerinde moslim:goktas yazıyordu. Sanırım tek müslüman da bendim uçakta. Öyle işte güle, oynaya, sıkıla, patlaya, konuşa, susa, uyuya, horlaya 8 saati tükettik ve Chicago'ya vardık. Andrew'le vedalaştık ve pasaport kontrolüne gittik. Kontroldeki memurun sorularını cevapladım ve USA topraklarına giriş yaptım. Bavullarımı THY yetkilileri Lubbock'tan alacağımı söylediği için bavul bekleme bölmesini direk geçip American Airlines ofisine vardım. Girişteki A.A. görevlisi bavulların nerde dedi. Ben de Lubbock'tan alcağımı belirtince. What makes you special? Why are you thinking that you are special? Look out there all the people carrying their own luggages falan filan dedi. Benim de tepem attı tabiki. Öyleki sinirden ingilizceyi unuttum yiğit özgür misali "ay dudınt di dört" falan demeye başladım. O da beni başka bir bayan görevliye yönlendirdi. Görevliye vaziyeti açıkladım. Bavullarımı görevliler getirdi ve Lubbock'tan alacağımı söylediler. Chicago terminali acayip büyük, içinde metro var terminaller arası. 3. terminale gitmek için metroya binmeliymişim. Tabelaları izleyerek bir yerlere varmaya çalışırken bir yolcu teyzem beni durdurdu ve terminalimin burası olduğunu beni Brükselde gördüğünü söyledi. Ben de Hay Allah razı olsun dedim. Thank you menk you. Sonra ordan 3. terminale vardım. Check inim yapılmış olduğundan direk güvenlik kontrole geçtim. Güvenlikte, ayakkabılar ayaktan, laptoplar çantadan çıkartılıyor. Güvenlikten geçtik, uçağımıza yerleştik. Uçağa girerken en önde oturan adam bana içtenlikle gülümseyerek hello dedi. Dedim herhalde belediye başkanı falan. Seçmenlere ilgi gösteriyor. :P Çok zor bir uçuş oldu. Zira çok uykum vardı ve iki adamın ortasında oturduğumdan bir türlü pozisyon alıp uyuyamadım. Sağımda oturan adamın çocukları ön koltukta oturuyordu. Bir erkek ve bir kız. Çok güzeldiler maşallah. Bir ara kız çocuğu önündeki dergiden sudoku çözmeye niyetlendi ve babasına dönüp kalemi olup olmadığını sordu. Adamcağız malesef yok diye cevapladı. O esnada ben çantamdan kalemimi çıkardım "I have" dedim. Thank you menk you seranomisi. Solumda oturan adam adını hiç bilmediğim beyaz saçlı bir Türk dizi aktörünün Amerikan versiyonuydu. Uçak kalkmadan önce iPhoneu ile maillerini kontrol etti. Uçak kalkınca da bilgisayarını açıp Autocat midir nedir öyle bir programda anlayamadığım çizimler yaptı. Mühendisimsi bir şeydi sanırım. İşte böylece 2 saat 45 dakika kadar kendimi oyaladım. Sonra Dallas'a indik. Dallas'ta da Chicago'daki gibi liman içi metro olayları var. Terminale gitmek için trene biniyorsun. Dallas'ta da bavul bölmesini direk geçtim. Bir sorun çıkmadı. Dallas'ta duty freelere takıldım biraz. Koltuklara yayıldım. Vakit geçsin diye sağa sola bakınırken bir Amerikan askeri bana gülümsedi selam verdi. Sanırım müslüman olduğumdan falan sevimli olmaya çalıştı ama harbiden sevimli buldum. Lubbock uçağı rotar yaptı. 1 saat kadar fazladan Dallas'ta bekledim. Nihayet bizi uçağa aldılar. Uçağa binenler arasında 1 ay Avrupa turu yapmış Amerikalı bir öğrenci grubu vardı. Hükümet bursuyla mı ney gitmişler. Bir sürü liseli genç. Bir tane de bayan öğretmenleri vardı. Neyse ben koltuk numarama doğru ilerledim. Uçak küçük, solda tek sıra, sağda çift sıra olmak üzere 3 koltuk var. Ben biletimi alırken soldaki tekliyi almıştım yani 6A. Baktım 6A'da bir bayan oturuyor. Sağdaki ikilinin koridor tarafında bir adam oturuyor ama cam kenarı boş. Düşündümki, cam kenarı benim yerime oturan bayanın galiba, öyleyse ben de onun yerine oturursam hiç sıkıntısız olayı çözeriz. Sonra adamdan izin istedim ve cam kenarına oturdum. Az sonra liseli kafilenin bayan öğretmeni geldi ve bana oturduğum koltuğunun onun yeri olduğunu söyledi. Ben de muhtemelen öyledir benim yerim zaten 6A dedim diğer bayanı gösterdim. Bu bayan da benim yerim de 6A diye davranıp biletini aramaya koyuldu. Nihayet bulduğunda yerinin aslında 9A olduğunu görünce özür dileyip ordan kalktı. Ben de tam yerime oturmak için hazırlanıyordum ki yanımdaki adam boşver sen kalkma diğer bayan oraya otursun dedi. Ben de kabul ettim. Vesselam uçak kalktı. 1 saatlik bir yolculuğun ardından Lubbock'a indi. Uçak inince yanımdaki adamlan bakıştık dedimki bu benim bugünkü 4. uçuşumdu. O da; oooh looooong day şeklinde tepki verdi. Muhabbetleştik biraz. Sonra uçaktan inmeye koyulduk. Terminale girdim ve bizim Zeynep'i kapalı olmasından mütevvellit hemen tanıdım. Sarıldık, öpüştük. Kendisi oldukça çandan bir insan :) . Bavullarımı yüklendik. Arabaya bindik, şehrin içinde turlayarak eve vardık. Ev daha önce online olarak baktığım gölet evlerinden. Hoş bir ev. Yemek yapmış Zeynep. Biraz dinlendikten sonra yemek yedik ve banyo mesaisinden sonra hemen yatağımı serdik. Namazımı kıldım ve saat 12'de uyudum. İşte yolculuk böyle geçti. Çok detay verdim evet. :)

3 yorum:

  1. Zeyneeeepp aklınıseveyim aklını, sık kullanılanlarıma ekliyorum :):) Bu loooong günün beni kırdı geçirdi koçum. İlgiylen takip edeceğim. ay vil du dos yok das neysem işte sen beni anlarsın :D:p

    YanıtlaSil
  2. Ya Zeyneep vakti zamannında yeşil yapmışım kod adımı :F Ben Esra koçum bilirsin beni, unutma kod adım yeşil ;)

    YanıtlaSil
  3. bayıldım zeynepcimm bayıldımm:):) her an senin yanındayız artıkk, her gün takip edicemm:):)
    öpüyorum kendine iyi bak oralarda :(:(:(

    YanıtlaSil