11 Nisan 2010 Pazar

Haftanın özeti;

Bir önceki yazımda yoğun geçen haftanın sinyallerini vermiştim. Perşembe günü yoğunluk başladı. Sabah ilk hücre biyolojisi dersime gittim. Hoca ertesi günkü semineri iptal etmiş çok sevindirik oldum. Zira yeterince hazır değildim. Hücre dersinden sonra biyokimya sınavı için yolla koyuldum. Sınav iyi geçti çok şükür. Sınavdan sonra eve geldim, yemek vb işlerle meşgul olduktan sonra piyano dersime gittim. Piyano dersimde chopstick yöntemiyle bir parça çalmak gerekiyordu. Çaldım da. Fakat sorun şu ki parçaları çalarken parçanın uygulamalarını takip etmektense kendi yorumumu katıyorum. Hoca bundan hoşlanmıyor. Daha en başta müzisyen gibi davranıyormuşum iyi değilmiş falan. :) Neyse dersten sonra okulun spor salonuna gittim. Kızlarda bir müddet sonra geldiler. İlk maçımız saat 7.45 teydi. Önce ısınma hareketleri yapıp maç pozisyonlarımızı belirledik. Zaman gelip çatınca da sahaya çıktık. Maç 30dk sürdü ve yenildik. Ben toplasan 5 dakika oynamışımdır ama pestilim çıktı. Mağlubiyetten sonra kızlar bir şeyler içmek için cafeye gittiler ben ve Rita ders çalışarak zamanı değerlendirdik. İkinci maç saat 10.45te başladı ve ilkinden beterdi. Topa el attım daha doğrusu kol attım. Hakem beni teselli ettikten sonra kaleye endirek vuruş mudur nedir ından verdi karşı takıma. Sonra ben yedek kulübesine geçtim tabi. :) Futbol benim olayım değil demiştim ben. :) Maçtan sonra Rita ile eve döndük. Acayip yorgundum hemen yattım. Sabah derse gittim çocuklarla güzel bir ders işledikten sonra hastanenin yolunu tuttum. İlk gönüllülük işim. Fakat meğerse gönüllülük işine o gün başlamayacakmışım. Evraklarımı teslim ettim. Bana haber vereceklerini söylediler. Eve döndüm. Yemek vb. işlerinden ardından cuma toplantısına gittim. Arkadaşlarla muhabbetin ardından eve döndüm. Haftasonunu ders çalışmak ile harcadım. Pazartesi günüde yumurta bayramı nedeniyle tatildi. Pazartesi sabah eski evimde kahvaltıya gittim. Arkadaşlar felan güzel bir kahvaltıydı ama ders çalışmam gerektiği için erkenden ayrıldım. Eve gittim kafamı toplayıp çalışmaya çalıştım bi bakıma. Ertesi gün salı, hücre biyolojisi midterm sınavına girdim. Her zamanki gibi zor ve iğrenç bir sınavdı. Ümitsizlendim, keyifsizlendim biyokimya dersini ekip eve geldim. Ve migren ben geliyorum dedi. Çarşamba ders verdim, öğleden sonra 2 saat daha öğrencilere ders anlattıktan sonra eve döndüm, biraz sersem gibiydim erken yattım. Perşembe dersleri ekip evde kaldım. Akşam piyano dersine gittim ama hafta boyu hiç çalışmamıştım yine de çok kötü değildi. Laura'yı arayıp maça gelemeyeceğimi migrenim olduğunu söyledim. Eve dönüp yattım. Maçı bizim takım 9-3 yenmiş. Cuma günü nihayet migren beni terketti. Sabah ders anlattım, öğleden sonra da ders anlatacaktım, aradaki iki saati postaneye gitmekle değerlendireyim dedim. Haritadan postanenin yerine baktım. Bisikletime atladım yola koyuldum, epeyce bir sürdükten sonra kendime kamyonlarla yanyana otobanda buldum. Kaybolduğumdan dolayı geldiğim yolu geri gitmeye ve postaneden vazgeçmeye karar kıldım. Geri dönüş yolunda bir iki küçük alışveriş için markete uğradım. Market alışverişim tam bitmişti Zeynep'le karşılaştık. Seni arabayla eve bırakırdım dedi. Acayip yorgun olduğumdan balıklama atladım. Bisikleri arka koltuğa yükledik. Eve vardığımızda bisikleti ve market poşetlerini indirmek için anahtarlarımı arka koltuğa bıraktım. Herşeyi indirdikten sonra kapıyı kapattım ve Zeynep anahtarla beraber uzaklaştı. Ev, ofis, bisiklet, ofis çekmecelerim bütün anahtarlarım gitmişti. Kaldım poşetler ve bisikletle kapıda. Zeynep'e telefonla ulaşmak imkansız olduğundan eski ev arkadaşlarımı aradım. Eve vardığında bana haber versin diye not bıraktım. Gittim apartmanın ofisine evin kapısını açtırdım eşyaları ve bisiklerti eve getirdim. Sonra gittim okula derse. Dersin ardından otobüsle Zeynep'e gittim anahtarımı aldım, öğleni yedim eve döndüm. Ertesi gün kermes vardı. Sabah Ayşegül abla aldı beni, kültür merkezine gittik. Önce biraz fotoğraf çektim sonra tuzlu yiyeceler standına geçtim. Saatlerce pasta börek çörek sattık. Gözleme ve lahmacunlar süperdi. Baklavalar da çeşit çeşit. Hem sattık hem yedik yani. Eğlenceli ve yorucu geçti.


Ablalarımız gözleme açıyor.


Japon ve Tayvanlı arkadaşlarımızda kermese katkıda bulundu :)


Ve özleyenler için Bahaaddin

Pazar gününü evde dinlenerek geçirdim. Pazartesi okul vb. işlerle geçip gitti. Salı günü hastanede ilk gönüllülük işime gittim. Dahiliye kliniğinde bir saat kadar çalıştım. İşim hasta dosyalarını çıkarmak, depoya gelen malzemeleri yerleştirmek, gerektiğinde de muayene odasına malzeme getirmek. Eğlenceli, kırmızı bir yeleğim ve yaka kartım var. Hemşireler de oldukça sevimliler.


Yeleğim ve yaka kartım

Çarşamba günü öğleden sonra öğrencilerimle çalışma grubunu iptal ettim. Ders çalıştım. Perşembe günü yağmur yağmaya başladı bardaktan boşanırcasına. Sabah cell dersine gittim ama biyokimyayı yine ektim zira ertesi gün seminer sunumum vardı ve bitirememiştim. Eve geldim onu semineri tamamladım, ardından okula gidip doktora hocamla toplantı yaptım, sonra müzik bölümüne gidip piyano dersime katıldım, ardından da spor salonunun yolunu tuttum. Kızlar henüz gelmemişti ben biraz yürüyüş bandında yürüdüm. Bir müddet sonra kızlar da geldi. Saat 7.45 olunca sahaya çıktık, maç başladı. Karşı takım çok kötü oynadığından biz onlara 15 gol attık. :) Böylece ikinci galibiyetimizi de aldık. Sonra ben eve döndüm, her taraf göl olduğundan baştan aşağı ıslandım. Lubbock ta su akarı diye bir şey yok. Yağmur yağınca sular her yerde göl oluyor. Cuma sabah erken kalktım dersimi anlattım, sonra cell seminerime gittim. Başarılı bir sunum oldu, hoca da beğendi. Sunumdan sonra okula döndüm, öğrencilerle toplanıp çalışma grubu yaptık. Onlar sordu ben cevapladım şeklinde. Çalışma grupları bitince, Türk Kültür Etkinliğine gittim. Tiyatro gösterileri falan oldu. Ben kontrol odasında projektörü kapatıp açmakla uğraştım. Ardından yemek safhasına geçildi. Güzel bir geceydi. Amerikalı arkadaşımız Emily beni eve bıraktı. Bugün cumartesi, sabah kalktım, ablam için davetiye falan bakmak için dışarıya çıktım. Kına için davetiye falan aldım. Bir de gelinliği için tülden bir şemsiye buldum. Onu da aldım. Ev için de ufak tefek bir alışverişin ardından otobüsle eve döndüm. Evi temizledim, poğaça yaptım falan.


Ablamın gelinlik şemsiyesi

İşte size 3 haftalık rapor :)

29 Mart 2010 Pazartesi

Bu hafta;

Bu haftanın gündemi şu şekil;

Perşembe biyokimya sınavı
Perşembe piyanoda Amerikan bir chopstick tekniğiyle parça
Perşembe futbol turnuvası bayanlar ligi ilk maçı
Perşembe futbol turnuvası karma lig ilk maç
Cuma cell biology seminar sunumu
Cuma hastanede gönüllü iş için ilk gün
Cumartesi-Pazar çocuklara quiz soruları 4 chapter için
Pazartesi piknik
Salı cell biology midterm sınavı

Ve tüm bunlara hazırlanabilmek için 2 günüm var. Şimdi durmayın, basın bana duayı!!!

Salı akşamı özgür bir insan olarak haftanın yorumu ile karşınızdayım inşaAllah.

22 Mart 2010 Pazartesi

Bahar tatilinin geri kalanı ve yeniden okul,

Cuma günü eski evime gittim, arkadaşlarla hasret giderdim. Kızların arabasını alıp hızlı bir alışveriş yaptıktan sonra hepberaber cuma toplantısına gittik. İyi oldu çoktandır görmediğim arkadaşlarımı da görmüş oldum, hasret giderdik. Ardından kızlar onlarda kalmamı istediler ama eve gitmem gerektiği için eve döndüm.

Cumartesi günü günü ders çalışarak geçirdikten sonra akşam son otobüsle kızlara gittim. Yatıya misafirliğe. Gülsanem de geldi. Hep beraber Zeynep'in müthiş yemeklerini yedik. Muhabbet sohbet derken biraz ders çalıştık, kitap okuduk ve uyuduk.

Pazar sabahı, bahar tatilinin son günü olması nedeniyle güzelce uyuduk. Kalkınca hemen kahvaltıyı hazırladık, yemeye koyulduk. Bir müddet sonra Burçin (kendisi artık resmen şoför) beni eve bıraktı. Sağolsun. Güzel bir gündü. Pazar gününün geri kalanını evde aylaklık ederek geçirdim. Tabi bu 3 gün de piyano derslerimi aksatmadım. Hocam dersi videoya çekeceksek gerçekten iyi olmalı deyip durdu zira. Bakalım çalışıyorum ama hala teknik olarak kötüyüm. Hoca bazen sağ elimi beğeniyor bazen sol elimi. İkisini bir anda henüz beğendiremedim.

Pazartesi yani bugün okul tekrar başladı. Çocukları sabah ilk iş sınav yaptım. Ders bırakmanın son günü çarşamba olduğu için hemen notlarını yükledim. Böylece 2 gün içinde karar verebilirler devam edip etmeyeceklerine. Öğle yemeğimi ofiste yedikten sonra doktora gittim tekrar kontrole. Doktorla biraz muhabbet ettikten sonra eve geldim dinlenmeye. Az sonra okula gidip birkaç çocuğu sınav yapıcam. İşte hayat böyle akıp gider, anlamazsın. Öperli.

18 Mart 2010 Perşembe

Piyano,

İşte videoya kaydettim dün dersi. Çok iyi değil ama bir fikir verebilir, russian song parçasını hocayla birlikte çalıyoruz;

Yeni Ev

Salı gününü ders çalışarak geçirdim diyebilirim. Çok da verimli olmadı gerçi. Basit ofis işi yaptım. Dosyaları falan düzenledim.

Çarşamba günü okulda biraz daha çalıştıktan sonra markete gitmeye karar verdim. Otobüse bindim ve daha önce hiç gitmediğim bir markete gittim. Sonuç olarak kişi bildiği yere gitmeli diyorum. Market hüsrandı. Meyve, yoğurt ve dondurma aldım. Burda her şey inanılmaz tatlı. Dondurmayı yiyemedim. İçinde ne kadar şeker varsa artık. O da hüsran oldu eve döndüm.

Perşembe günü, evimi temizledim. Markete gittim, bu sefer her zaman gittiğim walmarta gittim. Birkaç bir şey alıp eve döndüm. Ardından piyano dersi için okula döndüm. Bu gün piyanoda kötü bir gündü. Performansım kötüydü yani. ama video çekimi yaptık, kapatmayı unuttuğum için uzun sürdü biraz, kesebilirsem yükleyeceğim. Ondan sonra da eve geldim ve The Hours adlı filmi izledim. Pişman oldum. Depresif bir film. İnsanı kötü hissettiriyor sevmem öyle şeyleri. Bu gün evle ilgili bir gelişme oldu. Ev sahibiyle görüştüm, eşyalarımı yazın evimde tutacak ve kiranın yarısını alacak. Ağustosta geri gelince de aynı binada bir odalı bir eve taşınacağım eğer boş bir daire olursa olmaz ise kendi evimde kalacağım. Böylece evi de halletmiş olduk çok şükür. Şimdi size evimden bir kaç kare sunayım, buyrunuz;

Mutfak

Elbise odası (closet)

Evin girişi ve köşede çalışma masası

Yatağım ve kitaplık rafı

Çok amaçlı mutfak masası :P

Banyo

Duş

Namazlık köşesi

Puzzle yığını

Evin camından manzara ve kirli cam :P

İşte bu da benim evim :)

16 Mart 2010 Salı

Bahar tatili devam ediyor;

İkinci gün, Pazar;

Pazar gününü ders çalışmaya adadım. Kahvaltıdan sonra okula gittim. İlk iş yoğun geçen sınav döneminden sonra karman çorman olmuş ders notlarını bir araya toplayıp düzenlemekti. Kütüphanedeki çalışma ofisimden kitaplarımı notlarımı aldım asıl ofisime getirdim. Evdekileri de daha önceden getirmiştim. Bütün notlarımı bir güzel dosyaladım. Eksiklerimi bilgisayardan çıktı alıp ekledim. Daha sonra öğrettiğim dersin sınav sorularını hazırlamaya koyuldum fakat yetişmedi. Hala onun üzerinde çalışmam gerek. Saat akşam üzeri olunca eve döndüm, yemek memek işleriyle ilgilenip, piyano notlarımı aldım müzik bölümüne gittim. Ortalık sessizdi. Hemen kendime boş bir piyano çalışma odası bulup 40 dakika kadar yeni parçalar üzerinde çalıştım. Bir dahaki derste video çekmeye çalişcem. :P Piyanodan sonra kendimi eve attım. Daha önce aldığım 1000 parçalık puzzle masaya kurdum başladım oynamaya. 1000 parça işi zor idi. Nihayetinde vazgeçip uyumaya karar verdim.

Üçüncü gün, Pazartesi;

O da ne! Dışarısı kar yağmur tam kış havası. Bu soğukta dışarı çıkmayı hiç sevmediğimden evde oturmaya karar verdim. Kahvaltının ardından puzzleın başına oturdum 2-3 saatlik bir uğraştan sonra muradıma erdim. Biraz bulaşık yıkadım. Yüzlerce türk dizi programı izleyip geceyi ettim. Bu arada nefis bir kuru fasulye ve pilav pişirdim. Yoğurdum yoktu ama bakkala gidip limonata almıştım. Onunla idare ettim. hehehehe Anlıyacağınız pazartesi günü evde öylesine bir gündü. Bir kaç puzzle fotolarıyla burayı şenlendireyim bari. Öpüldünüz.


(500 parça, yelkenliler)

(500 parça, şekerci dükkanı çok şirin di mi?)

(500 parça, kapılar)

(500 parça, Manhattan, New York)

(500 parça, Rus mimarisi)


(1000 parça, master piece :P)

13 Mart 2010 Cumartesi

Bahar tatili, kemerlerinizi bağlayın!

Selam okur,

Cuma günü mesai saatinin bitmesiyle 9 günlük bahar tatili başlamış bulundu. İlk plan arkadaşlarla 4 günlük bir Texas turuna çıkmaktı fakar teknik aksaklıklar nedeniyle ben geziye katılamadım. Fakat planlar son bulmuş değil! Lubbock'ta değerlendirecek 9 gün var. Kemerlerinizi bağlayın. :P

İlk gün, bugün, Cumartesi;

Sabah bolca uyudum tabiki. Erken kalkmanın, ders sorumluluğunun, öğrencilerin abidik kubidik ciddi veyahut luzumsuz sorularının öcünü uyuyarak çıkardım elimden geldiğince. Nihayet uyanma vakti gelince, güzel bir kahvaltı hazırladım ve eşliğinde tabiki dizi izledim. Sabah keyfi sonlanınca evimi temizlemeye karar verdim zira ortalık han yeri gibiydi. Koyuldum işe, küçücük bir evim olmasına rağmen 2 saatimi aldı diyebilirim. Sonra yemek yaptım, brokoli :) Ardından bugünün planını gerçekleştirme aşamasına geçtim : Alışveriş.

Alışverişe gitmek istediğim yer 5-6 kilometre kadar uzaktaydı ve bugünün otobüsü için artık çok geçti. Planımı pembe panjurlu bisikletimle gerçekleştirmeye karar verdim. Hazırlandım ve bisikletimle yola çıktım. 5-6 kilometre deyip geçmeyin bisikletle uzun yol sayılır :P . Kulağıma mp3 çalarımı taktım tabiki. Müzik dinlemeyi sevdiğimden değil, burda ki evler genelde bahçeli tek katlı ve herkesin köpeği var. Köpekler evin yakınında geçtiğin anda çitlere çıkıp havlamaya başlıyorlar. Köpekten korkuyorum tabiki. Mp3 çalar köpek havlamalarını duymamam içindi netekim :P işe yaradı. 20 dakikalık bir bisiklet turundan sonra nihayet alışveriş merkezine vardım. Amacım haftaya başlayacak olan bayan futbol turnuvasında maçlar giymek için uzun kollu uzun bir penyemsi elbise bulmaktı. Reyonlarda biraz dolaşınca uzun kollu kısmında vazgeçtim zira imkansızdı. Gerekli uzunluğu bulmaya çalışıp modellerin önemsiz olduğunu düşünmeye çalıştım. Birkaç iğrenç model ama uzun penye elbise bulmayı başarsam da denediğimde gördümkü hiç biri iş göremezdi. Alışveirş merkezinde biraz daha takılıp doktora hocamın yeni doğan bebişine küçük bir hediye alıp, Türkiye'de bir milyoncu dediğimiz buranın dollar tree'sine gittim. Kapıda lubbock şehir gazetesi stant kurmuş yakaladılar beni tabi. Böyle durumlarda hayır demeyi öğrenmem lazım. Biraz muhabbetten sonra adam nerdeyse Türk çıktı. Kardeşi Türk vatandaşıymış. Babası incirlide askermiş uzun yıllar Adana'da kalmışlar. Baklavayı çok özlemiş. En çok sevdiği Türkçe kelime imşiymiş (şimdi demeye çalıştı garibim). Neyse haftada 3 gün olacak şekilde gazeteye abone oldum. Adam da bana 10dolarlık hediye kartı verdi. Gazete, yapmak istediğim bir şeydi zaten haberlerden iyice uzak kalmıştım. Neyse ardından alışverişe devam ettim. Puzzle aldım tabiki. Puzzlelar yoldaşım oldu bu aralar. Hediye kartının birazını kullanmış oldum böylece. Ardından geriye dönüş yoluna çıktım. Dönüş yolu daha kısa geldi. Evin yanındaki büfeden limonata alıp eve geldim. Biraz dinlendim ve internette kendimi kaybettim.

İşte ilk gün böyle,
Bakalım yarın neler olacak? Ya nasip.

26 Şubat 2010 Cuma

Herkeşe selam ederim.

Sevgili okur kardeşler,

Yoğun bir döneme girdim. Blog mlog hak getire. Neler mi oldu? Şöyle bir özet geçelim;
(aman da ne özet)

12 Ocak sabahı babam, ablam ve kuzento betül ile ankara havalanından istanbul uçağıma bindim. Vedalaşmak zor tabi ama katedilecek yol var. Ankarada THY bavul krizini atlattıktan sonra İstanbulda ikinci bir bavul krizini sevgili British Airways çalışanı biricik genç ablamız ve uçakta havayifişek (bu da böyle mi yazılır bilmem) patlatmaya çalşan Delta havayolu yolcusu sayesinde atlattım (sormayın uzun hikaye). Londradaki yoğun kış nedeniyle yusuf yusuf ediyordum uçak rotar yapacak diye. Lakin 13 ocakta dersim başlıyordu ve öğrencilerime ulaşmam şarttı. İstanbuldan bindim uçağa bi bakarım en arka koltukta iki delikanlının ortasında koltuğum. Sağdaki bey ortaya geçmeyi teklif edince çok sevindirik oldum tabi. Kulağımı tırmalayan enteresan British English ile Londra Heathrowa indik. Havalanı çok güzel orda ama gezmeye vakit yok. Bi tuvalet molası ardından American airlines uçağıma doğru koşturdum. Uçağa bindim bi bakarım yan koltuk boş. Oh değmeyin keyfime. Ekstra battaniye ve yastık da cabası (böyle bi kelime var mı yoksa ben mi uydurdum bilmem). Güzelce uzandım koltuklarıma uykuya verdim kendimi. Dallasa vakitlice indim. Tabiki Lubbock uçağı rotarlıydı. Buralar fırtına memleketi olduğundan bu tip şeyler süpriz değil. Lubbock hep rotar yapar. Ama iyi taraf havalanında yatak gibi koltukların olması. Uzandım birine. Aldım starbuckstan bir kayfe, patatesli poğaçalarıma gömüldüm. 3 saat kadar sonra uçağa bindim. Lubbocktan Burçin ve Elife beni aldılar. Bavullar falan bi problemsiz vardım. Mübarek annem ve mübarek arkadaşlarının duaları sayesinde maşaAllah.

Eve gidince ilk iş dinlenip uyumak oldu. Sabah helecanla kalkıp okul yolunu tuttum. Gardaşım Mervenin vermiş olduğu elbiseyi giymiştim. Saat 9 olunca indim anfiye. Takriben 200 öğrenci. Tanıttım kendimi anlattım ders programını. Keyifli bir 20 dakikadan sonra saldım çocukları. Öğretmenlik hayatım da böylece resmi olarak başlamış oldu.

Evdeki eşyalarımı toplamış olmama rağmen taşınmak için haftasonunu beklemeye karar verdim. Haftasonu gelince yükledim Burçinin arabaya eşyaları yavaş yavaş taşıdım, kızlarda taşıma ve yerleşmeme yardım ettiler, sağolsunlar.

Ve yalnız yaşam başladı. Yanlız yaşamak ilginç bir şekilde sıkıcıymış. İlk günler, türkiyeden getirdiğim dizi stoğuna yüklendim. Sonraki günler ne yapsam ne etsem şeklindeydim hep. Ev fakülteye çok yakın, yürüme 5 dakika bisikletle 3 dakika falan. Bisikletle gidiyorum tabi. Bir ara evin fotolarını yüklemek niyetindeyim.

Neyse bir gün laundry çamaşır yıkamaya giderkene panoda piyano dersi ilanını gördüm. Hemen aradım. Meğer benim yan kapı komşummuş. Lübnanlı bir bayan. Konuştuk anlaştık, her perşembe günü saat 7 de müzik bölümde ders için sözleştik. Piyano derslerine de başlamış oldum. Tamamen solak olduğum için zorlanırım diye düşünmüştüm ama hoca çok hızlı öğrendiğimi söyleyip gaz verdi. Burdan ona İsmail YK'dan bas gaza aşkım bas gaza adlı pek muhterem şarkısını da ithaf etmem isterim. Şı sıralar mozart senfonilerinden falan gidiyoruz hadi hayırlısı. Tabi hala çok acemiyim. Parçaları çalmak sorun değil de teknik öğrenmek zor iş arkadaş. Parmağını şöyle tutcan böyle tutcan. Neyseki Roula sabırlı bir kadın. Tabi ben de hemen hemen her gün müzik bölümündeki praktis odalarında piyano çalışıyorum. Onun da katkısı çok oluyor.

Öğretmenlik güzel bir şey. Öğrenciler çok acayip yaratıklar. Bazı öğrencilerimle aynı sınıftayım çok ilginç. biyoloji bölümünden cell biology dersi alıyorum da. Aynı dersi alan öğrencilerim var. Allah bilir benim notlarım onlarınkinden çok daha kötüdür. Çocukları şimdiye kadar 2 kere sınav yaptım. Çalışmıyor bu öğrenci milleti çok bozuluyorum. Bir de derste bıdı bıdı konuşanlar var. Ben öyle ayar adamı değilim. Zaten öğrencilerin pek çoğu benden büyük. Notlarını ben vermesem beni hiç iplemeyecekler. Ama çalışkan, hürmetli, cici çocuklar var. Onları görünce insan bir hoş oluyor.

Bazen haftasonları Jamie ile buluşup maça falan gidiyoruz. Track field oyunları, beyzbol, softbol falan. Eğlenceli oluyor. Geçenlerde Türk yemek sınıfı için karadeniz hakkında sunum yaptım. Horon ve kolbastı gösterdim tabiki de. İlginçti.

Bunlardan başka bağırsak problemlerim için okulun doktorlarına müracat ettim. İlk doktor Türkiyede başladığını söyleyince parazittir o dedi 1 haftalık antibiyotik verdi. Geçmeyince tekrar gittim ama bu sefer başka bir doktora. Bu doktor dediki amerikadaki doktorlar amerikadan başka heryeri parazitli, pis yerler zanneder dedi. Türkiye temiz bir yer, hem ailende başka kimsede problem yok bence parazit değil dedi. Şeker adam, sevdim onu. Bol bol türkiye muhabbeti ettik. Çok gitmek istiyormuş. Eşi batısını görmek istiyormuş, kendisi doğusunu. Dedim sen hele bi git de her yerini gör. Neyse bu amcam kan testi istedi. Bir hafta sonra tekrardan gittim, sonuçlar çıkınca. Bana turp gibisin dedi. Her türlü test maşaAllah sapasağlam çıkmış. Demir B12 bile çok iyiymiş. Çok sevindirik oldum tabi. Zaten kendimi at gibi sağlam hissediyorum maşaAllah çok şükür. Dediki bu bağırsak sıkıntısı diyetten. Büyük ihtimalle gluten intoleransı başladı sende dedi. Bende glutensiz diyete başladım. Harbiden de bağırsak problemi yokoldu. Buğday ekmek ve unlu mamüller yemiyorum artık. Yapıyorum kendime mis gibi mısır ekmeği. Ayrıca bugün gittim markette glutensiz ürünler alayım diye. Arkadaş ne ararsan var. Makarna, glutensiz değişik unlar, pasta, çörek ne ararsan. Dedim bu iş hiç zor değilmiş. Çok şükür bir sorunumuz kalmadı artık.

Öte yandan, master analizleri de çıkmış. Tezimi hızlandırıp yaza sunmam gerekiyormuş. Doktora çalışmama da başlıyorum nasipse haftaya. Esasen insan dokularında çalışacağım ama analizleri iyice öğrenmem için hoca bana hayvan dokuları verecek, burdaki hastanenin laboratuarında kolları sıvayıp işe koyulacağım. Laboratuar hep hayalimdi. Tüpler, pipetler, fareler süper bir atmosfer. Çok sevindiriğim yani. Bir güzel gelişme daha; hastaneye gönüllü işe başlama ihtimalim de çok yüksek. Kliniklerde gönüllü sağlık elemanı olarak günde 1 saat kadar çalışacağım. Hem çok eğlenceli, hem de burda nereye bursa başvursan gönüllü aktivite soruyorlar. Cv me de katkısı olacak inşaAllah.

İşta hayat burda böyle. Beynimin çarklarının tıkır tıkır döndüğünü hissediyorum adeta sesini duyuyorum. Mutluyum çok. Hawking ne güzel demiş "anlamak mutluluktur" diye. Bilim adamıyım ben.

Herkeşlere selam ederim.