12 Ağustos 2009 Çarşamba

Tayvan ıyyyyşş yemekleri ve nihayet odam;

Sevgili okurlar :) ;
Bugün (12 Ağustos çarşamba) sabah Angela'nın telefonuyla uyandım. Öğle yemeğine bana gelir misiniz diye soruyordu. Uykulu uykulu davetini kabul ettim ve aksan sıkıntısı çektiğimiz için adres konusunda facebooktan yazılı olarak konuşmaya karar verdik. Facebooku açtım, Angela yiyebileceğimiz yemekler konusunda bir yığın soru sordu. Ben de "Angela bırak dağınık kalsın gülüm, icabında kendi yemeğimi yapar gelirim" dedim. Angela bu işe pek bir sevindi. Erken gelmemi talep etti. Zaten yemek nöbeti bendeydi. Hemen mutfağa yöneldim. Burçin kahvaltıyı hazırlarken yemekleri yapmaya koyuldum. Burçin'in de yardımıyla 13 dakika sonra etli nohut, patatesli brokoli ve makarna ocağın üstünde pişiyordu. Biz de kahvaltıya koyulduk. Elife'yi arayıp bizi Angela'ya götürmesini reca ettik. Saat 12'de bizi alacağını söyledi. O saate kadar yemekler pişti. Garnitürlü makarnanın yarısını bir borcama koyup paketledim. Nohuttan da Zeynep'e biraz ayırıp gerisini borcama koyup pnu da paketledim. Yemeklerimiz sırtlandık, Elife bizi aldı ve zorlu bir yolculuk sonrası Angela'ya vardık.

Eve bir girdik, sağda ayakkabılar dizili. Anladık ki Tayvanlılar da eve ayakkabılan girmiyor. Sevindik, ayakkabıları çıkardık, mutfağa yöneldik. Kızlar yemeklerini yapmakla meşgulken ben de bulaşıkları yıkamaya koyuldum. Brokoli haşlanma sürecine yardımcı oldum. Asıl niyetim tabiki yemeklere ne koyduklarını keşfedip, yiyebileceğim şeyleri kestirmekti. Brokoli yenebilirdi. Az sonra beni suşi yapmaya yardımcı olmam için oturma odasına çağırdılar. Suşiyi Japon olan arkadaşımız Rie yapacaktı. Yardım ettik. Bizim için de bir vejetaryen suşi yaptık. O sırada Jo kurutulmuş balık getirdi tatmamızı istedi. İçindekileri okudum ve tattım. Allah'ım bu Asyalılar lezzetten anlamyıro dedim. Neyse bir yarım saat kadar sonra tüm yemekler oturma odasındaki sehpaya geldi. Hepimizin eline bir koskaca kase verdiler. Kokular ıııyşş dedirten cinstendi. İnsanlar ingilizce olarak sofranın harikalığından konuşurken ben Burçin'e türkçe olaraktan ne kadar iğrenç bir koku, bunların damak zevki diye bir mefhumu yok şeklinde yorumlarımı dile getiriyordum. Yemeklerin detaylarına girmiycem. Ben makarnamdan ve nohutumdan yedim. Biraz brokoli yedim. Bir de yumurtalı bir salata yapmışlar, içindeki malzemeleri kontrol edip ondan da yedim. Suşiden de yemiş taklidi yaptım ama yemedim. Iyyyşşş. Bol bol fotoğraf çekildik. Yemekten sonra kızların ev arkadaşı olan Bay X, bizi (6 kız) okula bıraktı. Arabaya karga tulumba sığdık. Student Union'a gelince kızlara bir bahane sallamak zorunda kalıp, eve dönmek için otobüse bindik.
(Rie'den şusi dersleri)

(Burçin'in hayret dolu bakışları)

(Burçin'de sistemin adamı oldu)

(Jenny ve Andy pirinç sandviç yaparkene)

(Suşi)

(Pirinç Sandviç)

(Çeşitli Tayvan yemekleri-üstte solda benim garnitürlü makarna görünmekte-)

(Etli nohuta dikkat!)

(Günün sonu)

Burçin evin ordaki durakta indi, ben walmarta gittim. Odamdaki mobilyaları kaplamak için yapışkanlı kağıt aldım. Renk seçeneği yoktu. Beyaz üstüne mavi noktalı bir tane aldım. İçime pek sinmedi ama mobilyalarımın görünümünü acilen değiştirmem gerekiyordu. Bir miktar da yanımda taşıma amaçlı kurabiyemsi yiyecek aldım. Malum yemek olayını biraz ertelesem hipotansiyon eşliğinde migren beni yakalıyor. (Babaanne seni seviyorum.) Otobüs durağına gittim, gelen geçenle sohbet ettim. Otobüsüm geldi, bindim ki ne duyayım bangır bangır Elvis Presley. Sevindirik oldum, severim Elvisi. Otobüsteki tek yolcu olan yaşlı teyzem sevindirik olduğumu farkedince müzik hakkında yorum yaptı. Ben de Elvis was the best dedim. Yeah meah dediler. Otobüsten indim, eve vardım, insan yemeği yedim. (Türk mutfağı seni seviyorum.) Doğruca odama çıktım ve kaplama işlemine başladım. Bayağı bir vaktimi aldı. Aslında çok içime sinmedi ama iş bitirmiş olmanın vermiş olduğu iç huzurunun kollarına kendimi bıraktım. :) Ve işte fotolarla odam belgeseli;(Odamın kapısı -Dikkat Zeyno çıkabilir!-)

(Genel görünüm)

(Laura'nın hediyesi masam)

(Yeni imajıyla yatağım-başlıkları kapladım-)

(Burda klozet denilen bildiğin gömme dolap)

(Odamdaki artistik parçalar)

:) :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder